14 Temmuz 2020 Salı

ET- SAATLİ BOMBA

Bedeninizin günlük gereksinimini aşan miktarlarda hayvansal protein (et, şarküteri ürünleri) tüketimi çürümeye, kabızlığa ve bedenin laktik, oksalik ve ürik asitlerle (eklem rahatsızlıklarının, sırt ağrılarının, kemik erimesinin ve diğer hareket kısıtlayıcı rahatsızlıkların üç ana suçlusu) zehirlenmesine neden olur. 

Etin kendisinin tadı ya da kokusu yoktur, bu nedenle onu kızartır, pişirir ve terbiye ederiz ki tadı güzelleşsin. Et bu şekilde işlem gördüğünde, kan damarları ve sinir sistemimize zarar verebilen yirmi çeşit zehirli madde salgılar. Etin sindirimi çok miktarda ve iz elementler gerektirir. Eğer etle birlikte yeterli miktarda pişmemiş sebze, salata yemezsek, etin sindirimi tamamlanamaz ve sindirilmeyen et bağırsaklarımızda kokuşur. Kokuşma süreci kalın bağırsağımızda bazik bir ortamın meydana gelmesine yol açar ve bu kanın asit derecesini arttırır. Bazik ortamlar hasta hücrelerin (özellikle kanserli olanların) gelişmesini kolaylaştırır. Aşırı miktarda et yiyenler önde gelen kanser adaylarıdır. 

Dikkat etmemi gereken bir şey daha var. Özellikle çocuklukta aşırı hayvansal protein tüketimi, bizi bağışıklık sistemi rahatsızlıklarına yakalanma riskiyle karşı karşıya bırakır. Etin sindirimi, çocuğun kanından çok miktarda vitamin ve iz elementin çekilmesini gerektirir. Bu maddelerin kanda tüketilmesi ise gizli kansızlık ve kan hastalıklarına yol açar. Alerjiler, egzamalar ve diğer çocukluk çağı hastalıklarının genellikle ebeveynlerinizin iyi niyetli bakımlarının sonucu olmaları bir kara mizah konusudur. Bütün bu tehlikelerden habersiz ebeveynler, çocuklarının beslenme rejiminde çok fazla et bulundurmakla, çocukların sağlıklarının tahrip olmasına neden olabilirler. 

Doğu felsefesi bize her besinin doğduğu yer ve gelişimi hakkında (yetiştiği iklim, ne kadar Güneş ve Ay ışığına maruz kaldığı vb) bilgi içerdiğini öğretir. Etin içinde ne türlü bilgiler bulunabilir? Sürülerin çayırlarda otladıkları günler çok uzaklarda kaldı. Artık sığırlar hayatları boyunca gün ışığı ve temiz havadan yoksun kalarak yetiştiriliyor. Taze, sulu otlarla değil, hormonlar ve çeşitli sentetik besinlerle besleniyorlar. 

Şekilsiz bir et parçası satın aldığımız zaman, onun bir zamanlar sevilesi bir hayvanın olduğunu ve bu hayvanın kesilerek öldürüldüğünü düşünmüyoruz. Hayvanların son anlarında öldürüleceklerini anlamadıklarını sanmak yanlış bir düşünce olur. Aksine, çok açık bir şekilde bunu hissederler. Saldırganlıkla karşı karşıya kalan ve korkuyla güdülenen bir hayvanın bedeni, öldürülürken büyük miktarda zehirli hormonlar salgılar ve daha sonra biz afiyetle bifteklerimizi yerken, bu zehirleri tüketiriz. Çocukların ve yetişkinlerin gittikçe daha saldırgan ve öfkeli olmalarına şaşmamak gerekir. Saldırganlık her zaman saldırganlık doğurur, bu gerçek bizleri yüksek et tüketimi ile de teyit edilmiştir. 

Kaynak: "150 yıl yaşayabilirsiniz"- Prof. Mikhail TOMBAK'ın kitabından 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder