Hiç kimse bu dünyaya hasta olarak gelmez.
Doğduğumuzda kendimize özgü bir yaşamımız vardır. Biz büyüdükçe evebeynlerimiz
tarafından öğretilmiş davranışlar yüzünden kendimize bizim hayal
ettiğimizden daha farklı bir yaşam portresi çizmeye başlarız. Doğa ile
irtibatımızı koparır ve "modern" insanlar gibi davranmaya başlarız.
Algılarımız körelmeye başlar, gözlem yapamaz oluruz, kendimizle olan
iletişimimiz dışa dönmeye başlar ve iç dünyamızı unutuveririz.
Kendi yeteneklerin ve saf bilgilerin akışını
durdurur ve günümüz için eski bilgilerle doldurulur kafamız.....onu yap....
şunu yap! Etrafımızdaki insanlara daha yararlı olabilmek için kendimize zarar
vermeye, bizde onlar gibi yaşamaya başlarız.
Çelişkiye düşeriz- Doğal yaşam mı bize daha uygun, anne baba tarafından öğretilenler mi daha uygun? Bu Dünyada yeni olduğumuz ve büyüklerimiz eski olduğu için nasıl "daha iyi yaşanacağını onlar bize öğreti!!!?"
Ve hastalanma serüvenimiz başlar...
İlk önce onlar gibi nefes almaya başlar ve
bedenimizin yaşam enerjisinin aktığı kan damarları zarar görmeye başlar...
Beden sinyalini verir ama onu dinleyen kim?
Kan pıhtılaşmaya başlar, akışını durdurur, varis olur bacaklarımızda. Hiç
kendinize sordunuz mu- Neden varisler başka yerde değil de bacaklarda
oluşur?
Cevabı vereyim: Bacaklar bedenimizin ileri
gitme parçalarıdır. Daha önceden sinyal veren Beden şimdi bu şekilde kendini
ifade etmeye başlar. Hasta olarak artık ileriye gitmek istemiyor, anlamadınız
mı daha?
İlerleyelim: "Yaşam enerjisi"
kendisini kan damarlarında kapatmaya devam ettikçe Kalbe doğru ana damarlarını
da kapatmaya başlar. Kalp bedenimizin en önemli organıdır, bizim ruhsal ve
fiziksel boyutumuzu birleştiren tek organdır. "Yaşam nefesimizi"
yanlış aldığımız için Akciğerlerimizi de zarar görmeye başlar. Kalp ve
Akciğerler aynı bölgede olması sizce tesadüf mü?....Siz öyle zannedin.
Hastalanma serüvenimiz devam ediyor, nasıl mı?
Her organ ve parçamız önce bize ne ifade ettiğini hatırlayalım:
Ayaklar- toprağa, karaya bizi bağlayan tek parçalarımız;
Bacaklar- İleri/ geri gitme parçalarımız;
Kollar- Yaşama ve Var olana sarılma parçalarımız;
Eller- alma/ verme parçalarımız;
Gövdemiz- Ön taraf- gelecek, arka taraf- geçmiş;
Gözler- İç ve dış dünyamıza bakan pencereler;
Kulaklar- duyma organlarımız;
Ağız/Boğaz- konuşma, ifade;
Baş- başlangıçların oluştuğu yer, düşüncelerin merkezi;
Burun- "yaşam nefesin" giriş noktası... Ne kadar
kullanıyorsunuz?
Cildimizde oluşan lekeler- sırlarımız ve utançlarımızı kapatan
lekeler;
Kendimizden önce başkalarını ön plana koyarsak- kadınlarda göğüs
problemleri, erkeklerde şiş göbek kaçınılmaz olur;
Bedenimiz arkeolojik müzeler gibidir. Her birimizde açığa çıkarılması gereken bize öğretiliş "yanlış" davranış ve inançlar var.... Sizde yok mu?
Bedeninize bir bakın!
Yoksa sizi tebrik ediyorum, Doğayla uyumlu bir yaşam yaşıyorsunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder