23 Ekim 2018 Salı

RUHUN YASALARI- DAN MİLLMAN

Çoğunun Tanrı dediği bir Gizem var; Evrensel Sevgi, Yasalar Sistemi ve Büyük Oluşum denilen Gizem. Oluşum, her birimizde Kendini ifade ediyor. Oluşum mükemmel işliyor. Yaşam yolculuğumuzun bu temel gerçeğini keşfettiğimizde adımımızı nereye atarsak atalım, yol daima ayağımızın altında belirir. 

BİRİNCİ YASA- DENGE YASASI: ORTA YOLU BULMAK
Nasıl yerçekimi evreni bir arada tutan bir yapıştırıcı ise, denge de evrenin sırlarının kapısını açan anahtardır. Denge, beden, zihin ve duygularımız, varlığımızm her boyutu için geçerlidir. Yaptığımız her şeyde, az ya da çok yaptığımızı bize hatırlatır. Yaşam sarkacımız ya da alışkanlıklarımız en uçlara gittiğinde, diğer uca gitmemiz de kaçınılmazdır. 

Dürüst bir yanıt iyi bir başlangıç noktasıdır.
Bir an için insan yaşamının doğal düzeni içinde dengenin önemini düşün, Biz dengenin ürünleriyiz. Bir balık gibi iyi yüzemiyoruz, çitalar kadar hızlı koşamıyoruz, goriller kadar ağır kaldıramıyoruz ama bunların hepsini dengeli bir şekilde yapabiliyoruz. Her insan bedeni içsel dengenin, içsel barışın özlemini duyar ve bu dengeyle en sağlıklı yaşamı sürdürebilir. Şu anda içinde bu dengeyi hissedebiliyor musun?  Dinginlik duygusunu bir referans noktası olarak al; bu senin günlük yaşamındaki dengesizliklerinin farkındalığını artıracak ve dengesizliğe toleransını azaltacaktır. Gevşemenin nasıl bir duygu olduğunu bilmeyen gergin insanlara 'gevşe' denildiğinde gevşeyemeyeceklerdir. Ama bir kez olsun derin gevşeme yaşadıklarında bir referans noktası oluşur. Ondan sonda gergin olduklarını daha kolay anlayabilirler ve gerginliklerinden kurtulmak için ne yapacaklarını bilirler. Sen de gerçek dengenin nasıl hissedildiğini bildiğinde hayatının her alanında nerelerde dengesiz olduğunun farkında olmaya başlarsın. Bu sana içindeki denge merkezine dönmek için otomatik sinyal olarak hizmet eder. Denge yasasını dengesizliklerinin farkında olarak uygularsın. Çok basit ama her zaman kolay değil. Çünkü alışkın olduğun fiziksel ve duygusal dengesizlik ne kadar uçta olursa olsun sana normal gelecektir. Çoğu insanın 'nevroz' dediği şey bir düşüncenin, duygunun, dürtünün ve davranışın dengesizliği ve abartılmış halidir. Bu yüzden gerçek dengeye ulaşmak başlangıçta gerçek dışı ya da garip gelebilir. İçindeki o dingin göle o sakin göle dön. Bak. Dinle! Beslenme, egzersiz, iş ve iletişim alanlarında çok fazla ya da çok az yaparsan bedeninde dalgalar oluşur. Yaşamında ya da bedeninde oluşan bu dalgalara dikkat et. 
Çoğu insan 'Ben-merkez'li olmakla 'bencilliği' karıştırıyor. Ama bir kez kendi dengeni bulduğunda iç huzurunu ve gerçek gücünü de bulacaksın. Bu da yaşamında ve dünyada gerçek bir farklılık yaratacaktır.

Arzular ve bağımlılıklar seni ileriye çeker. Korku, kaçış ve tepkisellikler ise geriye" dedi. "Her türlü uçlar, hatta herhangi bir konuda katı bir tutum dengeni bozar ve konuyu her açıdan görmeni engeller. 
Anlıyor musun?
Dengesiz olduğun zaman bunun sana normal geleceğini söylemiştim. Bu yüzden bildiğin hataları tekrar etmeye devam ediyorsun. Dengeyi bulmak için en hızlı yol, özellikle bildiğin alışık olduğun yolun tam zıddını yapmaktır. Örneğin; insanların seni anlayabilmeleri için çok hızlı ya da çok yavaş konuşuyorsan özellikle sana çok hızlı ya da çok yavaş gelen tonla konuş. Her zaman yaptığın şeye alışık olduğun için, sana normal gelen bu olduğu için davranışını değiştirmeye çalışsan da yine yeterince düzeltemedin. Bu nedenle alışkanlıkları değiştirmek zor gelir. Bu nedenle çoğu insan çok yavaş öğrenir. Bu kez cesur ol. Kimse sana hayatını zorlaştır demedi. Eğer çok uzakta olduğunu düşünüyorsan ... yakınlaş !  
Denge nefesle başlar. Nefes almak ve vermek yaşamın primal ritmidir. Nefes alarak ilham ve enerji dolarsın, Nefes verirken rahatlarsın. Her Nefes bir doğum ve bir ölümdür. Nefes ritminin nasıl ve ne zaman dengesiz olduğuna dikkat et. Duygularının da Nefesinle paralellik gösterdiğinin farkında olacaksın. Kızgınlık hissettiğinde bu duygunu olduğu gibi kabul et ve Nefesini dengele. Acı hissettiğinde acını kucakla ve Nefesini dengele. Korku hissettiğinde korkuna saygı göster ve derin Nefes alarak nefesini dengele. Nefes verdiğinde veriyorsun, aldığında alıyorsun. Eğer verdiğinden daha çok alıyorsan karşılık verme ihtiyacının dengesizliğini ve ilişkilerin bir türlü tamamlanmadığını hissedersin. Eğer verdiğin aldığından daha fazlaysa kendini tükenmiş hissedersin ve bir süre sonra verecek bir şeyin kalmaz.

İKİNCİ YASA- SEÇİMLER YASASI: GÜCÜMÜZE YENİDEN SAHİP ÇIKMAK
Özgür iradenin sorumluluğu hem yıkıcı hem yapıcıdır. Seçimin gücüdür bu. Geleceğimizi büyük ölçüde belirleyen şimdi yaptığımız seçimlerdir. Koşullarımızı her zaman kontrol edemeyiz ama tepkilerimizi seçebiliriz. Seçim gücümüze sahip çıktığımızda dünyada dolu dolu yaşama cesaretini de buluruz. Dışsal güçler ya da idealler ne olursa olsun herhangi bir An’da yolunu değiştirme ve Seçme gücünün farkında olmak denizin derinliklerinden suyun üzerine çıkarak Nefes almaya benzer. An’daki durumuna kıyasla görebildiğin alternatif seçimler seni sarhoş edebilir. Hayatında sana zor gelen, kendini çaresiz hissettiğin ilişkilerin kariyerini ya da herhangi bir şeyi değiştirmek bazen kolay bir yol olarak da görünebilir. Yeni Seçimlerin bazıları uygun hatta gecikmiş de olabilir ama Seçim sorumluluğu da beraberinde getirir. Kendini ifadede etkin ve bilinçli bir sorumluluğu da üstlendiğinde seçimin Şimdi olduğundan daha doyumlu ve gerçek bir seçim olur, kaçış değil. Seçim yasasına uyduğunda yaşamını yaratmak için daha net kararların olur. O zaman acaba doğru mu yapıyorum? Doğru kişiyle mi beraberim? Doğru iş'te mi çalışıyorum? Diye şüpheye düşmezsin. Her gününü dolu dolu seçerek en Yüksek üretkenlikle yaşarsın.


ÜÇÜNCÜ YASA- SÜREÇ YASASI : HAYATI ADIM ADIM YAŞAMAK
Süreç, her seyahatin küçük adımlarıdır. Adım adım her amaca ulaşılır. Süreç, zamanı aşar, sabrı öğretir, dikkatli bir hazırlanmanın sağlam temelini oluşturur. Ve ortaya çıkmayı bekleyen potansiyelimize güvenmeyi sağlar. Kalıcı değişim birkaç dramatik An içinde değil, saat be saat, gün be gün oluşur. Zaman geçtikçe her süreç onarımı da gerektirir. Mutluluğa giden yol daima Onarım altındadır. Doğruyu bulana kadar adım adım hayatı yaşa. Daha sonra yapabileceğin şeyleri bir kenara ayır. Sabır ve disiplin güç birliği yaptığında amacını gerçekleştirecek gayreti de göstermek kolaylaşır. Coşkulu ve istekli olmak hızını belirler ama seni amacına ulaştıran şey gösterdiğin gayrettir. Ödül yalnızca sürecin sonunda bekleyen değildir, sürecin kendisi de Ödüldür.
Bir amaca ulaştığında başka bir amaç yaratırsın, yolculuk asla bitmez.



DÖRDÜNCÜ YASA- ŞİMDİ YASASI: AN’ DA YAŞAMAK
Zaman 'geçmiş'ten 'geleceğe' uzanan bir paradokstur. Zamanın gerçekliği yalnızca zihnimizdedir. Zaman kavramı düşüncenin, dilin ve toplumsa/ fikir birliğinin bir ürünüdür. İşte daha derin bir gerçek: Yalnızca bu an var. An’da yaşamak zihni aydınlatır. Seni endişelerinden özgürleştirir ve yeni bir yaşam biçimi doğurur. Düşüncelerin ne kadar gerçek ve zorunlu görünürse görünsün Şimdi yasasını devreye sokabilirsin. Kendine yalnızca Şimdinin var olduğunu, yalnızca Şimdinin gerçek olduğunu hatırlatabilirsin. Eğer her An’ın kutsallığını görerek her An’a gereken saygıyı gösterirsen içindeki kedi benliğine de saygı göstermiş olursun. İçindeki bilge her şeyin yolunda gittiğini biliyor. An’ı kucakla. Adım adım önündeki sorunların üstesinden gel. Zihnin nerelerde gezinirse gezinsin Bedenin daima şimdi ve buradadır. Aceleci davrandiğini hissettiğinde Şimdiki An’da dinlen. Derin bir Nefes al ve şimdi ve buraya dön.
(kedi'nin asıl anlamı-geçmişi unut, gelecek için endişelenme, An’da yaşa! Herhangi bir an’da kedi gördüğünüzde düşüncelerinizi kontrol edin)

BEŞİNCİ YASA- ŞEFKAT YASASI: İNSANLIĞIMIZIN UYANIŞI
Evren bizi yargılamaz; sadece sonuçları ve dersleri gösterir. Neden- sonuç yasasıyla bize öğrenme ve denge kurma olanaklarını sunar. Şefkat her birimizin o andaki inanç ve kapasite sınırlarımız içinde yapabildiğimizin en iyisini yaptığımızın anlayışını kazanmaktır. Şefkat yasası sınırlı perspektifimizi Sevgiyle aşmamızı gerektiriyor. Bu başa kaldıracağımızdan fazlası olabilir. Sabırlı ve sevecen ol. Her birimizin zihnimizde ve yüreğimizde kabaran olumlu ve olumsuz düşüncelerimiz ve duygularımız var, Ermiş olmak zorunda değilsin. Ama olumsuz düşünceler inanmak ya da tepki göstermek yerine Şefkatin Sevgi ve anlayış suyuyla onları yıkanmasına izin ver. İhtiyaç duyduğun an’da böyle bir şefkati hissedebilmek için arkadaşının, sevgilinin, düşmanın ayaklarının dibinde öldüğünü düşün. Tıpkı bir gün Ruhun ayaklarının dibinde senin uzanacağı gibi. O zaman farklı bakacaksın her şeye, çünkü ölüm eşsiz bir eşitleyicidir. Her birimiz bu dünyayı terk edecek ve sevdiklerimizi geride bırakacağız. Her birimizin umutları ve umutsuzlukları var, her birimizin rüyaları var ve kayıpları var. Hepimiz nedeni bilmeksizin Yaşam denilen gizeminde yapabileceğimizin en iyisini yapmaya çalışıyoruz.

ALTINCI YASA- GÜVEN YASASI- RUHA GÜVENMEK
Güven, evrensel bilinçle doğrudan bağlantımızdır. Güven işittiğimizden, okuduğumuzdan, öğrendiğimizden daha fazlasını bildiğimizi bize hatırlatır. Hepimizin içinde olan Evrensel Ruhun bilgeliğini, sevgisini hissetmek için görmemiz, dinlememiz ve güvenmemiz yeterlidir.  

Sabah güneşiyle açan çiçekler insana Güven Yasasını hatırlatıyor". Güven dışsal bir Tann'ya inanmayı gerektirmiyor. Çiçeklere inan yeter. Ama çiçeklerin hazzına varan biri Tann'yı da hisseder. Bir inanç olarak değil, mucizenin ve gizemin sarhoşluk duygusu gibi. Güven Yasası senin ve her şeyin içinde varolan sevgiye ve zekaya güvenme duygusudur. Güven kör değildir. Hepimiz dürüst olmayan ve tehlikeli insanları tanıyoruz. Bu yüzden ihtiyatlı ve güçlü olmak zorundayız. Bir Arap bilgesinin dediği gibi 'Tanrı 'ya güven ama eşeğini sağlam kazığa bağla. Güven Yasasını uygulamak için herkesin doğruyu yapacağına güvenmen gerekmiyor. Bu yasanın daha geniş bir anlamı var: Güven, Ruhun her birimiz, her kişi ve her koşul aracılığıyla kendisini ifade ettiğini bilmek demektir. Güven aynı zamanda görünen ne olursa olsun daha iyiye doğru hizmet edildiğinin farkındalığıdır. "Güven insanın atabileceği en büyük adım ve kaldırabileceği en büyük esnekliktir. Ne olursa olsun devam etmeniz gerekiyor. "Güven Yasasını uygulamak için inanman gerekmiyor Gezgin. Ama yaşamını bunu biliyormuş gibi yaşamana rehberlik ediyor. Bu yasanın ışığı altında yaşamını sürdürdüğünde algılamalarında ve deneyimlerinde büyük farklılıklar oluşacaktır. Her zorluğa seni olgunlaştıran bir test olarak bakacaksın. Her zorlukta dersler ve olanaklar bulacaksın.

Güveni, mantığa tercih etmemi mi?- "Güven mantığın zıddı değildir. Güven Yasasını uygulamak yaratıcı bir yaşam için en yapıcı, en pratik ve en mantıklı şeyleri yapmayı sağlar. Bir çiçeğin yapraklarına dokunarak "doğanın en hassas yaşam formlarından biri olan çiçek kısa ömürlüdür. Dikkatsiz bir ayak soğuk bir kış, seller gibi boşanan yağmur, hassas tomurcuk için yaşam-ölüm farkı demektir. Çiçeklerin bize güven konusunda öğretecekleri çok şey var. Kendi yaşamında güven bahçesini suladığın zaman tıpkı bu çiçek gibi yeniden açacaktır.

Güven sahip olduğun bir nesne değildir. O her şeyde kendini ifade eden, gözlerindeki ışığın ardındaki yaratıcılığın merkezinden yayılan, sevecen ve gizemli zekadır.
Günlük yaşamımda böylesine bir güveni nasıl hissedebiliriz?- "Öncelikle Ruhun konuştuğu yüreğinin sezgisel bilgeliğini dinle. Çoğu kişi bakış açılarını geçerli kılmak için öğretmenlere, kitaplara, bilim insanlarına, medyumlara, bir takım insanların yönlendirmelerine ihtiyaç duyuyor.
"Öğretmenlerin ve kitapların değeri vardır. Sana rehber olacak ve ilham verecek kaynak yaşamına değişik şekillerde girer. Ama hazinenin içinde olduğunu asla unutma; hiç kimse sana zaten sahip olmadığın bir şeyi veremez; ancak kendi içsel zenginliğinin kapısını açan anahtarın yerini gösterebilirler. Deneyimden konuşan insanları dinle. Nerede karşılaşırsan karşılaş bilgelikle kucaklaş. Ama her zaman yüreğinin bilgeliğiyle dışarıdan gelen rehberliği tart.
Güven her zaman doğru seçim yapmış olduğunu bilmektir! "Özgüven", doğal olarak kendi doğrudan deneyimlerinle gelişir; bedeninin güdülerine, yüreğinin sezgilerine, zihninin evrensel zekayla bağlantı kurma kapasitesine güvenmeyi öğrenirsin. Yüksek düşünceler, beyninden gelmez ama onun aracılığıyla gelir. Sen, dışsal bilgilerin yüklendiği bir bilgisayar değilsin; yaratıcılıkla kendisini ifade eden evrensel zekanın frekanslarını algılayan bir radyo gibisin. Yapman gereken şey dinlemek ve güvenmek. Güven emin olmadan yaşamaktır. Yaşam pusulanı hissetmek, yüreğinin bir lamba gibi karanlığı aydınlatmasına izin vermektir. Mutlak güven olmadıkça mutlak eminlik duygusu olamaz. Bu her şeyin senin istediğin gibi gideceği anlamına gelmiyor. Ya da ilahi adaletin seni her yaralandığında iyileştirme görevi üstleneceğini göstermiyor. Güzel ya da çirkin her şey bu hayatta olabilir. Küçük aklımız daima en büyük resmi göremez ve en büyük iyiliğimizin hangi yolla olacağını bilemez. Yaşamın karmaşa ve güvensizliği içinde tıpkı çiçek gibi güvenle yaşamayı öğrendiğinde zihninin algılayabileceğinin çok ötesinde Ruhun her yerde, her kişide, her şeyde ifade bulduğunu da görebileceksin.
Güven asla hata yapmamak ve her şeyin istediğin gibi gitmesi anlamına gelmiyor. Güven, esnek olmak, hata yapma riskini almak, hatalarından öğrenmektir. Bir başka deyişle, yaşam sürecine güvenmektir. Ruha bu şekilde güvendiğinde yaşam gücünle doğrudan iletişim içinde yaşamını sürdürüyor olacaksın.





YEDİNCİ YASA- BEKLENTİ YASASI: REALİTEMİZİ GENİŞLETMEK
Enerji düşünceyi takip eder. Hayal edebildiğimizin ötesine değil, ona doğru gideriz. İnandığımız, beklediğimiz, umut ettiğimiz şeyler deneyimlerimizi yaratır ve renklendirir. Mümkün olabileceğini gördüğümüz en derin inançlarımızı genişleterek Yaşam deneyimimizi değiştirebiliriz. Bu dünyada herhangi bir şey ortaya çıkmadan önce birinin düşüncesinde ya da hayalinde var olur. Düşüncelerin dünyayı gördüğün pencereleri renklendirir, inançların, deneyimlerinin yapı taşlarını oluşturur. Bir başka deyişle her olumlu düşünce bir dua dır ve her dua yanıt alır. Nereye bakmayı seçersen onu görürsün, nereye baktığın da, ne görmeyi beklediğine bağlı. Örneğin: insanlara güvenilmez diye bir inancın varsa, dünyayı bu inancının filtresinden görürsün ve inancını destekleyen birçok kanıt da bulursun. İnançların yaptığın seçimleri, gittiğin yönü, hatta arkadaş ve düşman seçimini ve kaderini etkiler. İnançların davranışlarını ve duygularını etkileyen içsel süreci harekete geçirir.
Eğer etrafındaki insanların seni seven kişiler olarak algılarsan kendini rahat hisseder ve enerji alanını genişletirsin. Enerjin ve davranışların insanları sana çeker. Bu beklentilerinin realiteni oluşturduğu yollardan biridir.
Bir şeye yüreğinden inandığında ve kesinlikle bilme duygusunu hissettiğinde o gerçekleşiyor. Günlük yaşamında zihninde pozitif imgeler, olumlu koşullar, başarılı sonuçlar yaratırsan bunlar derin Zihnin tarafından gerçek olarak algılanır ve derin zihnin bu deneyimler doğrultusunda hayatına benzer deneyimleri çeker. Beklenti yasası sana imgeleme ve yarattığın beklentilerle yaşamını şekillendirme gücünün kendi içinde olduğunu hatırlatır. Beklenti yasası eski inançlarımızı ve varsayımlarımızı gözden geçirmenin önemini vurgular. Ancak bunu yaparak bizi engelleyen inançlarımızı bilinçli olarak yenileriyle değiştirebiliriz. Beklenti yasası odaklandığın şeyin büyüdüğünü söyler, sorunlarla savaşmak, sorunlara odaklanmak demektir. Odaklandığın şey enerjiyi çeker, bu nedenle çözümlere odaklan, problemlere değil. Eski simyacılar gibi şüpheyi güvene, korkuyu cesarete dönüştürebilirsin. Yeni Beklentiler yeni Seçimleri getirir, olmak istediğin yeni beklentini düşle ve kesinlikle olacağını bil.


SEKİZİNCİ YASA- ONUR YASASI: GERÇEK DOĞRULARIMIZI YAŞAMAK
Onur, ruhsal yasalarla uyum içinde yaşamak ve davranmaktır. Koşullar bize ne kadar karşı olursa olsun, onurlu yaşamak, içsel gerçeğimizi bilmek, kabul etmek ve ifade etmektir. Başkalarına söylediklerimizle değil, davranışlarımızla ilham vermektir. Onur yasası koşullar ne olursa olsun kendi gerçeğin doğrultusunda yaşamaktır. Kimse seni görmese bile nasıl davrandığın hakkındadır. Onur bütünleşmek demektir, kendimizi bilmek ve kendimiz olmak demektir. Onurlu olduğumuzda davranışlarımız en yüksek amaçlarımızla uyum halindedir. Bedenimiz, zihnimiz, duygularımız ve davranışlarımız en yüksek amaçlarımızla uyum içindedir. Bütün parçaların toplamından daha büyüktür, en derin dürtülerimizi, değerlerimizi, amaçlarımızı anlayana kadar Onurdan bahsetmek anlamsızdır. Kim olduğumuzu sanmak ya da olmak istediğimiz gibi görünmeye çalışmak yerine, olduğumuzu kabul edene dek onurluymuş gibi görünürüz ama onurlu olamayız. Bir kez insan olduğunu kabullendiğinde Onurlu yaşam hiç de zor değildir. Onur mükemmel olmak ya da hata yapmadan yaşamak değildir, hepimiz hata yaparız. Sadece yapabildiğimizin en iyisini yaparız ve hatalarımızdan öğreniriz, bir daha ki sefere daha iyiyi yapabilmek için.


DOKUZUNCU YASA- EYLEM YASASI : YAŞAMI UYGULAMAK
Ne kadar hissedersek ya da bilirsek bilelim, potansiyelimiz ve yeteneklerimiz ne olursa olsun, yalnızca uygulamayla onları gerçekleştirebiliriz. Çoğumuz kendimizi adama, cesaret ve sevgi gibi kavramların ne olduğunu anlıyoruz. Ama ancak bunları uyguladığımızda ne olduklarını bilebiliriz. Yapmak, anlayışı getirir. Uygulamak bilgiyi bilgeliğe dönüştürür. Tırmanmayı göze alan zirvenin de hazzını yaşar, şüphe ve tembellik her yerde. Zihnimiz ve Bedenimiz bile tembel, düşünce ve fikirleri uygulamak enerji, özveri, cesaret ve yürek gerektiriyor, çünkü harekete geçmek Risk almaktır. Yaşamımızı ertelemek için sayısız mazeretlerimiz var, iyi niyet koltuğunda oturuyor ve başkalarının bir şeyler yapmalarını bekliyoruz, Eylem yasası aynı mesajı tekrar ve tekrar ediyor: yapabileceğinin en iyisini yapmak hiç yapmamaktan ve mazeret üretmekten iyidir. Eylem yasası bize cesaret, net bir amaç,kararlılık doğrultusunda tembelliğimizi ve sabırsızlığımızı aşmayı öğretiyor. Her durumda yüreğinin Bilge sesini dinle: ne zaman harekete geçmen, ne zaman sakin kalman gerektiğini duyacaksın.


ONUNCU YASA- DEĞİŞİM YASASI- DOĞANIN MÜZİĞİYLE DANS ETMEK
Doğanın ritmi, dönemleri, devreleri vardır. Mevsim dönemleri, yıldızların ritmi, gel git hareketlerinin devreleri gibi. Mevsimler birbirini itmez. Bulutlar gökyüzünde yarış etmez. Her şey kendi zamanında olur. Tıpkı yükselen ve alçalan okyanus dalgaları gibi. Dünya, değişimin müziğiyle dans ediyor. Mevsimler geçiyor, günler gecelere dönüşüyor. Her şey kendi döngüsünde gelişiyor, değişiyor, büyüyor, ortaya çıkıyor, kayboluyor, doğuyor, ölüyor, geliyor, gidiyor. Doğan batıyor, batan doğuyor. İşte bu Değişim yasası. Mevsimlerin sana öğreteceği çok şey var. Değişim rüzgarları yaşamını alt üst eden şiddetli bir fırtına olarak da, yanaklarını okşayan bir meltem olarak da gelebilir. Değişim sürekli olan tek şeydir ve değişimin kendine özgü yolu, kendine özgü zamanı vardır. Değişimin kendisi zor değildir. Güneşin doğuşu kadar doğal olur. Ama çoğumuz düzen ve kontrol duygusunu yaratabilmek için bildik yollar ararız. Bu yüzden değişimi arzularımız ve isteklerimize bağlı olarak şans ya da felaket olarak algılarız. Yağan yağmura çiftçiler hoş geldin derken, piknik yapanlar lanet okur. Değişim Yasası, tıpkı mevsimlerin değiştiği gibi bize değişmemizi hatırlatır. Hayatımızı eski alışkanlıklarla sürdürmek zorunda değiliz. Geleceğimiz geçmişin bir tekrarı olmamalı. Değişim bizi eninde sonunda daha büyük farkındalığa, bilince ve huzura doğru götürür. Dört mevsim bahçeyle uğraşmak, doğal yaşamdan alacağımız birçok dersi bize öğretir: tohumlar yalnızca kendi türlerini üretir, daima ne ekersen onu biçersin, ekinleri topladığında daima tohumların bir kısmını bir sonraki sezonda ekmek üzere ayırırsın, yeni bir sezonun başlaması için öncekinin tamamlanması gerekir, her tohumun büyümesi, değişmesi ve sonunda ölmesinin zamanı farklıdır, bol ürün almak için toprağı çapalamalısın. Yaşamlarımız da tohumlar ve sezonlar gibidir.

Hayatının her mevsiminin tadını çıkar. Sabırla toprağı hazırla, tohumları ek ve emek ver. Bunları yaparsan emeğinin meyvelerini bollukla alırsın. Mevsimlerin değişimini doğal kabul ettiğin gibi, şans ya da terslik gibi görünen olayları da olduğu gibi kabul et. Kışın beyaz güzelliğinin de, yazın sıcak ve nemli günlerinin de zevkine var. her mevsim, her gün, her an gelir geçer ve hiçbiri asla birbirinin aynı ya da tekrarı değildir. Kış soğuğunun ortasında yazı, yazın bunaltıcı sıcağında kışı özlemek yerine, her mevsimi kendi güzelliğiyle kabul et. Geminin dalgaların üzerinde ilerlemesi gibi, sen de zamanın ve dönüşümün dalgalarıyla uyum içinde ol. Değişim Yasası kendi gelişimimizle nasıl uyum içinde olabileceğimizi de gösterir. Bize doğru zamanlamayı öğretir. 
Her şey için en uygun ve en az uygun zaman vardır. Kapılar açılır ve kapanır; enerjiler yükselir ve düşer. Bir düşünce ya da eylem enerjinin yükselme anında başlarsa, sonuca ulaşmak daha kolay ve hızlı olur. Enerjinin düşüş anına rastlayan düşünce veya eylemin hayata geçmesi ise gerektiğinden fazla zaman alır. O zaman Değişim Yasası, Eylem Yasasıyla birleşerek bilgeliğin bir parçası olan sabrı öğretir. Ne zaman harekete geçmen, ne zaman durman gerektiğini, ne zaman konuşman ne zaman susman gerektiğini, ne zaman çalışman ne zaman dinlenmen gerektiğini ne zaman enerjinin yükseldiğini veya bir sonraki yükselen dalgayı beklemen gerektiğini sana içindeki bilge söyler. 

Kral Solomon içinde müthiş bir karmaşa hissediyordu. Daha sade ve huzur dolu bir yaşamın özlemini çekiyordu. Ülkenin en iyi kuyumcusunu çağırarak, kendisine, içinde her zaman ve her koşulda geçerli, uygun ve doğru olan sözler yazılı sihirli bir yüzük yapmasını istedi; yazılan sözün hem acıların hafiflemesine hem de acı çeken kişinin bilgece bir bakış açısı kazanmasına yardımcı olması gerekiyordu. Usta kuyumcu özel bir yüzük yaptı ama günlerce düşündükten sonra yüzüğe yazacağı sözü buldu. Kuyumcu yüzüğü Kral Solomon'a sundu. Yüzüğün içindeki yazı şuydu: Bu da geçecektir!  

Seninle hayatını kolaylaştıracak basit gerçekleri paylaşmak için varım. Ama sana aydınlanma vaat edemem. Onun kendine göre bir zamanı var. İnsanlar, ceviz kabuğu gibidir: eğer yanlış zamanda açmaya çalışırsan açmak neredeyse imkansızdır. Ama bir kez olgunlaştığında doğru yerine hafifçe dokunmak bile açılması için yeterlidir. Günlük yaşam sizin olgunlaşma sürecinizdir. Bir gün biri ya da bir şey size uygun dokunuşu sağlayacaktır. 



ON BİRİNCİ YASA- TESLİMİYET YASASI: YÜKSEK İRADEYİ KUCAKLAMAK
Teslimiyet, açık kollarla bu anı, bu bedeni, bu hayatı kabul etmektir. Teslimiyet, kendi yolunun önünden çekilerek, yüksek irade ile uyum içinde yaşayabilmektir. Teslimiyet, yüreğin bilgeliğidir. Teslimiyet, pasif bir boyun eğme değildir. Teslimiyet, her zorluğa ruhsal gelişim ve genişleyen farkında/ık olarak bakabilmektir. Bakış açını değiştirebilmek Teslimiyeti öğrenmenin yoludur. En gerçek anlamıyla bu yasa sana An’a teslim olman için yol gösteriyor, ne olursa olsun ve nasıl tepki gösterirsen göster. Olanı kabul edebilmenin yolunu gösteriyor, sadece yaşamın iniş çıkışlarını değil, bedenini, düşüncelerini, duygularını yani kendini kabul edebilmek anlamına geliyor. Yaşam önünde çözmen gereken sorunlar ve testler çıkarmaya devam edecek ama yaşama gergin değil, rahat yaklaştığında en zor durumlarda bile zevk alacak bir şeyler bulabileceksin, tıpkı bir bulamacıyı çözerken, satranç oynarken aldığın zevk gibi. Teslimiyet yasası her Ruhun kendi özgürlüğün kutsallığına saygı duyar. Bundan vazgeçmek zorunda değilsin, yalnızca kendi yolunun önünden çekilmek gerekiyor, küçük arzulardan yüksek seçimler uğruna vazgeçmek sık görünen bir davranış değildir. Hayat bize daima kendi istediklerimiz doğrultusunda olanaklar sunmuyor, bu yüzden isteklerimizin esiri oluyoruz, bu da endişe, çaresizlik ve umutsuzluk yaratıyor. Küçük arzuların peşinden gitmek geçici doyumlar verebiliyor ama kalıcı mutluluk sağlamıyor. Hayatın isteklerini elde etmeye çalışmaktan ibaret olmadığını netçe görebildiğinde elde ettiklerini sevmeyi öğrenmenin ve değeri bilmenin de hayatın ta kendisi olduğunun bilincine erdiğinde, hayatını Teslimiyet yasasıyla uyumlu hale getirmiş olursun. Hangi seviyede uygulamaya geçebileceğine inanıyorsan o noktada hayata kendini aç. Zaman içinde Teslimiyet duygun derinleşecek ve yoğunlaşacaktır, o zaman yağmur bulutlarında pırıl pırıl günden aldığın haz kadar haz duyacak hale geleceksin. Gevşemeyi, rahatlamayı hep hatırla. Gevşeme Bedenin An’a teslim olma yoludur, ne olması gerektiği konusundaki kesin fikirlerinden vazgeçtiğinde her An’a yargı ve beklentiden uzak, doğal ve içten tepkiler verebilirsin. Bağımlılıklarından kurtuldukça daha büyük Özgürlüğe doğru yol alıyorsun. Teslimiyet alçakgönüllülüktür, hayatın, aklın alamayacağı kadar derin bir gizem olduğunu hissedebilmektir. Teslimiyet yasası doğal halinize giden yolu açacak, inancınızın artmasını ve tüm varlıklarla olan temel birlinizin farkına varmanızı sağlayacaktır. Bu Farkındalığın derinliği öylesine güçlüdür ki, evrimimizin insan potansiyeli yolunda hızını arttırarak sizi madde dünyasından çok daha önce varolan spiritüel gerçekliğe doğru götürecektir.


ONİKİNCİ YASA- BÜTÜNLÜK YASASI : BAĞLANTIMIZI HATIRLAMAK
Dünyada farklı yaşamları olan farklı varlıklar gibi görünüyoruz. Ama her farklı yağmur damlası nasıl okyanusun bir parçasıysa her birimiz de Farkında/ık Okyanusunun, Tanrı' nın Bedeninin bir parçasıyız. Hepimizin Bir olduğu yüce gerçeğinin derinliklerinde sevgiyi ve huzuru bul. Korku, kıskançlık ve öfkenin ağırlığını geride bırakarak, anlayışın kanatlarında uç. Şefkat Ülkesine doğru. Bütünlük yasası bir Paradokstur, Farkındalığımızın boyutuna göre hem doğru, hem yanlıştır. Bizim bir ya da çok olduğumuzdur, objektif gerçeklikten çok bakış açımıza bağlıdır. Gündelik bilgi bize ayrı olduğumuzu söyler, Yüksek bilinç ise Bir olduğumuzu. Algı açısının değişmesi bize aynı Bilincin farklı bedenlerde ifadesi olduğumuzu gösterir, tıpkı tüm yaprakların aynı ağacın parçası olduğu gibi. İnsanlık bu yüksek gerçeği görmeyi unutuyor, bunun yerine farklılıklarımıza, ayrılıklarımıza odaklanıyor. Dostlarını, düşmanlarını, tanıdıklarını, yabancıları Tek olanın gözleriyle görmeye başladığında tüm çelişkiler ve çatışmalar çözüme ulaşır, tüm yaralar iyileşir ve tüm paradoks bu temel gerçeğin Işığında paradoks olmaktan çıkar. Bu tüm arayışların sonudur, çünkü o zaman her yerde ve herkes olursun. Tüm korkuların sona erer, çünkü kendinin asla ölmeyen saf Farkındalığın yaşayan gerçeği olduğunu anlarsın. Bütünlük yasası-Ruhun tüm yasaların bütünüdür, eşitlik ve denge hali, yaptığın seçimlere ve yaşam sürecine tam bir güven,sonsuz An içinde adım adım yürüme sabrı Ben’liğinin tüm diğer boyutları için derin anlayış.


SON SÖZ : BİLGENİN ELVEDASI
Arada bir insan yapımı olmayan bir şeye dikkatle bak: bir dağ, bir yıldız, akan bir nehrin kıvrımları. O zaman bilgeliği ve sabrı bileceksin. Daha da ötesi bu dünyada yalnız olmadığını- Sidney Lovett.

Bu yasaları zorlanman için değil, özgürleşmen için, onlar senin kendi derinliğinden gelen yasalar, onlar simyacının Sevgi, Özgürlük, Haz ve Doyum kapılarını açan anahtarları. Onlar insanın gerçek doğasına ve potansiyelinin sınırsızlığına uzanan yolun basamak taşları. Yasaları hatırlamak zorunda değilsin, yaşama yeterli olacaktır, o zaman hayatının nasıl dönüştüğünü göreceksin. Onlar içinde açmak ve büyümek için doğru zamanı bekleyen tohumlardır, bahçıvanı da daima seninle, ihtiyacın olan her yardımı yapmaya hazır bekliyor. Tohumlar kendi zamanları doğrultusunda tomurcuk verdiğinde cesaretin, Sevginin ve anlayışının meyvelerini toplamaya da hazır olacaksın. Tüm bu meyvelerin içinde en güçlü olanı Sevgi yasasıdır. Yüreğinin bilgeliğiyle bağlantını koparırsan diğer meyveleri de tadamazsın. Sevginin olduğu yerde ise başka hiçbir şey gerekli değildir. Bu yasalar içinde tutsak halde duran Sevgiyi özgürleştirmek için var, Sevgiyi özgür bıraktığında bütünün iyiliği doğrultusunda vereceğin hizmetin yarattığı olağanüstü tadını da alacaksın. Senin geleceğin de, tüm insanlığın geleceği de Işığa doğru giden yolda Yaratıcı’nın ve tüm Yaratılanların bir ve bütün olduğu gerçeğine ulaşan yoldadır. Gökyüzü ne kadar karanlık görünürse görünsün bulutların ardında Güneşin daima parladığını, her An Sevgiyle sarmaladığını ve içindeki saf Işığın eve dönmen için sana daima rehberlik edeceğini bil!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder